İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

12 Mart 2016 Cumartesi

Sınav Kaygısı Önerisi: Heyecanlanın!

Sınav kaygısını yazacağım ama önce işin kuramsal arka planından bahsetmek isterim. “Sınava gireceğiz, tatava yapma, kısa tut” diyenlere burasının kendi şahsi blogum olduğunu hatırlatırım… Hadi neyse, uzun okumak istemeyenler en alttaki kutu içinde yazılı metni okusunlar madem.

Psikiyatri uzmanlığı sırasında bir hocam duygunun insana özgü olduğunu söylemişti ve elbette ben de bir asistanın yapması gereken yapıp itiraz etmiştim. Bir köpek tarafından köşeye kıstırılan bir kedi, kamburlaşmış ve tıslıyor. Kalp atım hızı artmış, gözbebekleri büyümüş, bütün bu değişikliklere neden olarak böbreküstü bezlerinden bol miktarda adrenalin hormonu salgılanmış… Bu kedinin korktuğunu söylemek için daha ne görmemiz gerekiyor ki? Hem hayvanda duygu yoksa hayvanlar üzerinde yapılan bütün o ilaç çalışmaları çöp mü yani?

Yukarıda ifade ettiğim pozisyonu halen korumakla birlikte sanırım insanın diğer hayvanlardan bir farkı var: Duyguyu sadece yaşamıyor, onu zihninde temsil ediyor. Evet, kalbi çarpıyor, kıpır kıpır ve yerinde duramıyor ve “Bu hissettiğim şey heveslenme ve heyecanlanma, korku değil” diyor. Otogarda sevdiğinin gelmesini beklerken öyle diyor en azından. Bir iş görüşmesinden önce duygusunun heyecan, trafik kazası riski atlatmışsa korku olduğunun adını koyabilir insan. Duygulara ilişkin bir sözlüğü var.

Burada da bitmiyor bu duyguyu hisseden kendisini ve diğerlerini de temsil ediyor. “Şimdi korktum ama belli etmemeliyim çünkü çocuklar daha da korkmasın”, “Sevgilim hiç heyecanlanmamış beni gördüğü için, özlememiş mi ki?”, “Mülakatta olabildiğince sakin görünmeliyim ama sanırım endişeli olduğum belli oluyor”.

Hatta bir adım sonrası var: Duyguyu hisseden kendisini gözleyen diğerlerinin zihnini temsil. “Endişeliyim ve bunu farkettiler ve şimdi benim kendine yeterince güvenmediğimi düşünüyorlar.” Bu durum özellikle Sosyal Fobi’de kendi üzerine katlanarak büyür “Endişeli olduğumu anladıklarını farkettiğimi ve buna rağmen durumu değiştiremediğimi de biliyorlar, çok kötü oldu.” Şimdi konumuz sınav olduğu için daha fazla uzatmayacağım.

Düşünme, düşünmekle yetinmeyip spesifik olarak o konuyu düşündüğü üzerine düşünme üstbilişsel (metacognitive) bir işlev. Duygusu üzerine düşünme de benzer özellikler taşıyor ve şimdilik bildiğimiz kadarıyla insana özgü bir yetenek. Duyguların hayatı bütünüyle yönetmesini engelleyen, hayatı anlamlandıran bir yetenek. Bu yetenek olmasaydı hepimiz sadece iyi gelen duyguların peşinde koşan, çocuksu ve anlık doyum arayan bireyler olacaktık muhtemelen. Ayrıca kendilik temsilinin oluşabilmesi ve belki bilinç bile bu üstbiliş sayesinde mümkün gözükmekte. Dolayısıyla bu yeteneğin bir nevi lütuf olduğundan bahsedebiliriz.

Yine de doğada karşılıksız lütuf falan yok elbette. Bu lütfun panik ataklardan sosyal fobiye pek çok bedeli oldu insanlığa. Örneğin endişelerinin tehlikeli ve kontrol edilmesi-bastırılması gerektiğini düşünme panik ataklara yol açabilir. Ya da düşünceyi durdurma çabası o konunun daha çok akla gelmesine neden olabilir. Düşünce obsesyonlarında sıkça karşılaştığımız bu durum ikonik beyaz ayı deneyi ile gösterilmiştir. Beyaz ayıyı düşünmemesi istenen deneklerin aklına daha sık beyaz ayı gelmektedir. Kültürümüzde vesvese olarak tanımlanan düşünce obsesyonları neredeyse bütünüyle bu fenomenden kaynaklanmaktadır. Namaza durduğunda aklına uygunsuz bir görüntü ya da söz gelmesi endişesi ve bunu zihinden uzaklaştırma gayreti bu rahatsız olunan söz ya da görüntünün zihne iyice yerleşmesine neden olur. Bazen bu düşünce obsesyonları annelerin çocuklarına zarar vermekten endişe etmesi şeklinde tezahür edebilir. aşağı ittirmekten korktuğu için çocukla balkona çıkmama, evdeki bıçakları kaldırma gibi eziyetler çekebilirler. (Not: Düşünce obsesyonu yaşayan kişi kimseye zarar vermez). Bu kurama topluca Self-Regulatory Executive Function (S-REF) model denmekte, meraklısı varsa Wells ve Matthews’a bakabilir.

Aşırı Sınav Kaygısı da üstbilişin yol açtığı sorunlardan biri. Aşırı Sınav Kaygısı şöyle oluşur: Kişi sınava girmek üzereyken ya da başladığında heyecanını farkeder. Daha önce heyecanıyla ilgili olumsuz deneyim yaşamıştır ve heyecanının hemen o anda yatışmazsa felaketlere yol açabileceğini çıkarsar. Heyecanını yatıştırmak için çaresizce bir şeyler yapar, başka bir şeyler düşünmeye çalışır, soruya iyice odaklanmaya gayret edebilir ya da öğretmenlerinin heyecanla ilgili önerilerini telaşla uygulamaya çalışır. Bu arada artık heyecanını “monitörize” etmektedir yani an be an takiptedir. Ve böyle olduğu için de heyecanı tırmandıkça tırmanır. Kalp artık gümbür gümbür atar, kafa iyice karışır, okuduğunu hiç anlamadığı için aynı soru defalarca okunur. Bu arada sürenin ilerlediği fark edilir. Artık duygu dehşete dönmüştür vs…
Bu nedenle Sınav Kaygısı yerine Aşırı Sınav Kaygısı demeyi tercih ediyorum. Sınav kaygısı optimal düzeyde performansı arttırır.
Elbette sınavda aşırı kaygılanmanın bireysel nedenleri de olabilir. Birey kendini başarılı olmadan değerli hissedemiyorsa, diğerleri tarafından yetersiz olarak algılanmakla ilgili aşırı kırılganlığı varsa, ebeveynlerini zihninde aşırı eleştirel ve cezalandırıcı olarak temsil ediyorsa ve burada bahsetmenin mümkün olmadığı diğer pek çok unsur nedeniyle kaygısı daha yoğun olabilir. Yine de bunun sınav performansını bozacak düzeyde kaygı için yazının ilk kısmında belirttiğim etkenlerin bulunması gerekir.
Özetle sınavda aşırı düzeyde kaygının nedeni makul düzeydeki kaygının hissedilir hissedilmez def edilmesi gayretidir. Umarım okuduklarınız işinizi görür.
Herkesin hak ettiğini alabildiği bir sınav olması dileklerimle satırlarıma son veriyorum.
"İlker Küçükparlak'ın Sınav Kaygısı başlıklı yazısıdır."

5 Şubat 2016 Cuma

Dinamik Bir Matematik Yazılımı: GeoGebra

      Son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle çeşitli yenilikler hayatımızın her alanında yer almaya devam ediyor. Derslerin teorikten hızla pratik uygulamaya dönüşü matematik alanında da bazı ihtiyaç ve yenilikleri beraberinde getirdi. Bunlardan biri de gittikçe daha popüler hale gelen, Türkiye'de de kullanımı yaygınlaşan GeoGebra programı. 


     Fen Bilgisi dersi gibi bütün teorileri gerçek hayatta uygulama imkanı tanımayan matematik dersi, bazı kavramları öğrencilere açıklamakta bize güçlük yaşatabiliyordu. Siz ne dersiniz bilmem ama bu açıdan GeoGebra, bir kurtarıcı, bir asistan, hatta yardımcı öğretmen rolünü çoktan almış durumda benim gözümde.


     Açık kaynak kodlu bir dinamik matematik yazılımı olan GeoGebra, Bilgisayar Cebiri Sistemlerinin (BCS) görselleştirme ve sembolik hesaplama yetenekleri ile bir Dinamik Geometri Yazılımlarının (DGY) değişebilirlik ve kullanım kolaylığı yeteneklerini birleştirmektedir. Böylece geometri, cebir hatta analiz matematiksel disiplinleri arasında bir köprü görevi görmekte.

     GeoGebra, özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’da başta olmak üzere popülaritesi sürekli olarak artmakta olan açık kaynak kodlu bir dinamik matematik yazılımıdır. Markus Hohenwarter tarafından Salzburg Üniversitesi’nde bir master tezi projesi olarak tasarlanmıştır. Geometri, cebir ve analizi tek, kullanımı kolay bir pakette birleştirerek bir dinamik yazılım oluşturma düşüncesi Hohenwarter’ın yazılımın geliştirilmesindeki temel fikri oluşturmuştur. Yazılım 2002 yılında internette yayınlandıktan sonra umulmadık bir biçimde yaygınlaşmış, birçok öğretmen Hohenwarter ile iletişime geçerek sınıflarında GeoGebra kullanımına yönelik isteklerini paylaşmışlardır.




Bu Programla Ne Yapabilirim?

      GeoGebra noktalar, doğru parçaları, doğrular, konik kesitleri ve benzeri matematiksel kavramlar üzerine çalışır. Diğer yönüyle ise noktaların, koordinatların, denklemlerin, fonksiyonların direkt olarak girilebilme, cebirsel olarak tanımlanabilme ve dinamik olarak değiştirilebilme yönü de vardır. GeoGebra bu özelliğiyle arka planında sayılar, vektörler ve noktalar için değişkenlerle uğraşan, fonksiyonların türev ve integrallerini bulabilen ve asimtot, alan, tepe noktası gibi matematiksel komutlar içeren sade bir bilgisayar cebiri sistemidir. 
     
      GeoGebra matematik eğitimindeki potansiyeli ve kabiliyetleri ile okul müfredatında geometri ve cebir arasındaki ilişkiyi kurmakta önemli bir değer olarak ortaya çıkmakta.



Peki Neden Ücretsiz?     
GeoGebra ile ilgili en popüler soru her sunum ve çalıştayda herhangi bir yerde karşımıza çıkan “Neden GeoGebra ücretsiz?” sorusudur. Yazılımın bu özelliği insanları büyülemekte ancak bu durum öğretmenler arasında şüphe uyandırmaktadır. Bu şüpheye yazılımın geliştiricisi şu cevabı veriyor:

GeoGebra ücretsiz bir yazılımdır 

çünkü ben eğitimin ücretsiz olması gerektiğini düşünüyorum. Bu felsefe öğretmenleri daha önce sınıflarında bilgi teknolojileri araçları kullanmamalarına rağmen bu aracı denemeleri konusunda ikna etmeyi kolaylaştırıyor. Üstelik bu kişilerin bazıları yazılımı diğer dillere çeviriyorlar ve web üzerinden kendi hazırladıkları materyalleri paylaşıyorlar (Edwards ve Jones, 2006).


GeoGebra'yı İndirmek ve Aktif Olarak Kullanabilmek

     GeoGebra, matematikçilerin talepleri doğrultusunda hazırlanıp sürekli olarak güncellenen dinamik bir program. Bu sebeple programı 10 yaşında bir çocuk da, bir denklemin grafiğini oluşturmak isteyen bir matematikçi de kullanabilir. ortaokul grubuna Öklid  ve Pisagor teoremlerini ispatlarken, lise grubunda integral ve türev konularını  burada oluşturacağınız görsellerle çok rahat işleyebilir, "Öğretmen bize ne anlatmaya çalışıyor?" şeklindeki boş bakışları hızla azaltabilirsiniz.

     Program ücretsiz ve takıldığınız noktalarda çok kolay yardım alabileceğiniz bir platforma sahip.Öğretmenlerden gelen talepler doğrultusunda Hohenwarter GeoGebra kullanıcı forumu ve binlerce postalanmış dinamik matematik çalışma sayfalarını içeren ücretsiz materyallerin bir havuzu olan GeoGebraWiki’yi kurmuştur.
     GeoGebra’ya http://www.geogebra.org web sayfasının menüsünde yer alan Webstart veya İndir menüsünden ulaşabilirsiniz. Webstart seçeneği bilgisayarınız için gerekli olan java dosyalarını da indirerek yazılımı hemen kullanmanıza imkân sağlar.


Yukarıda geometri dersinde anlatılan bazı teoremlerin uygulamasını görüyorsunuz. Sıfır hata ile çizilen şekiller, "Bu konuyu nasıl anlatabilirim?" derdine son! :)



8 Ocak 2016 Cuma

Matematikten Neden Korkuyoruz?

      Matematik öğretimi ve matematik becerilerinin kazanılması oldukça önemlidir. Çünkü matematik, dünyanın düzen ve organizasyonu için öğrenilmesi gereken en güçlü araçtır. Bireyin matematik ile ilgili edindiği kazanımlar birçok faktöre bağlı olarak değişir. Bu faktörler matematik ile ilgili becerilerin kazanılmasında etkilidir. Ortaöğretime kadar neredeyse bütün düzeylerde matematik dersi mantık yürütme, pratik çözüm üretme, sayısal yeteneği geliştirme ve akıl yürütme başlıklarında ilerleme amacı gütmektedir ve eğitimin bütün evrelerinde bilişsel gelişime katkı sağladığı inkar edilemez bir durumdur. Uluslararası karşılaştırma sınavlarından biri olan TIMSS'den elde edilen bulgulara göre Fen derslerinde ortaya çıkan problemlerin bir kısmının matematik bilgisi kaynaklı olduğu çalışmalarda da ifade edilmiştir.

      Bu araştırmaya bakarak diğer derslerin de matematik başarısıyla senkronize bir şekilde ilerlediğini görebiliriz. Bir matematik probleminin çözümünün anlaşılamaması öğrencinin hayal kırıklığına uğramasına, zamanla karşılaştığı başarısızlıkların matematik kaygısı şeklinde ortaya çıkmasına sebep olmakta.

     Zaman içinde birçok kaygı tanımı oluşturulmuş, bu kaygı tanımı yapılan araştırmanın oturtulduğu zemine göre değişikler göstermiştir. En genel haliyle bir tanımlama yapılacak olursa kaygı; nesnel olmayan bir tehlikeye karşı kişinin yaşadığı bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren bir uyarılmışlık durumudur. Kaygı, tehdit altındayken ortaya çıkan kaygı ve gerginlik hislerinin bir araya geldiği, bir çatışma ve engelleme sonucu meydana geldiği bir iç huzursuzluk denebilir. Sebebi bilinmemektedir, buradan da kaygı sebeplerinin nesnel olmadığı, kişilere ve durumlara göre değiştiği sonucuna ulaşabiliriz. Matematik kaygısı ifadesinin geçmişi uzun bir zaman öncesine dayanmamakta, yakın geçmişte yer almaktadır. 1950'li yıllarda ilk defa tanımlanan bir ifade olmuş, birçok araştırmacı tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır.

      Matematik önemli bir işleve sahipken öğrencilerin çoğunluğu tarafından sevilmemekte, sıkıcı ve soyut bir ders olarak görülmekte. Öğrencilerin çoğu matematiği anlamlandıramadıkları bir bulmaca işlemi olarak algılıyorlar. Bu duruma birçok etken sebep olurken benim ilk olarak incelediğim durum matematik dersinde kaygı etkeniydi.

    Ülkemizde öğrencilerin matematik dersine duyduğu kaygının ve ön yargının sebeplerini araştırdığım zaman çok da şaşırtıcı olmayan sonuçlara ulaştım.

    Öğretmen kaynaklı, aile kaynaklı, öğrenci kaynaklı ve okul, çevre, işleyiş kaynaklı kaygı sebepleri olmak üzere incelediğim 4 olası etken üzerinden;
öğretmen kaynaklı kaygı %35,
aile kaynaklı kaygı %30,
öğrenci kaynaklı kaygı %25,
okul, çevre ve işleyiş(sistem) kaynaklı kaygı %10

Öğretmen kaynaklı kaygı sebepleri;
-Öğretmenin yargılayıcı ve suçlayıcı olması,
-Bireysel farklılıkları dikkate almaması,
-Aşırı disiplinli olması,
-Yenilikçi olmaması,
-Başarılı öğrencilerle ilgilenmesi,
-Klasik yöntemlerle ders işlemesi,
-Otoriter ve mükemmeliyetçi olması gibi etkenler ön plana çıkıyor.

Aile kaynaklı kaygı sebepleri;
-Ailenin mükemmeliyetçi olması,
-Dersle ilgili baskı yapması,
-Çocuğun eğitimiyle ilgilenmemesi
-Aile içi şiddet oldukça etkili görünüyor.

Öğrenci kaynaklı kaygının sebeplerinde ise önemli başlıklar oldukça kalabalık:
-Matematiğe karşı ön yargılı olması
-Öğrencinin öz yeterliliği
-Arkadaş çevresi etkisi
-Derse ilgisiz olması
-Özgüven eksikliği ve dalga geçilme korkusu
-Okul değiştirme ve sonucunda uyum sağlayamamış olması
-Tembel, başarısız gibi kelimelerle etiketlenmesi
-Çekingenlik

Okul, çevre ve işleyiş bakımından;
-Sınıfın fiziki koşulları
-Müfredat konularının öğrenci seviyesine uygun olmaması başlıca kaygı sebeplerinden.

    Öğretmenler, öğrenciler, veliler ve okul yöneticileriyle yaptığım araştırmada ortaya çıkan başlıklar dikkate değer, fakat çok da şaşırtıcı olmayan sonuçlar.

     Sevindirici olan şey ise matematik dersinde kaygıya sebep olabilecek etkenlerin birçoğu imkanlarınız ölçüsünde değiştirebileceğiniz etkenler. O yüzden öğrenciyle ilgili kesin önyargıya varmadan önce "Neler yapabilirim?", "Neler yapılabilir?" sorularının cevabını aramakta fayda var.